İdam cezasının yeniden gündeme getirilmesinin tartışıldığı günümüzde batı toplumlarında Orta Çağ’da yaygın olan ve XX. Yüzyıl’ın başlarına kadar yasal kabul edilen bir uygulama olan hayvanların idamına değinmek istiyorum bugünkü yazımda. Yazacaklarımın bir kısmı gülünç, şaşırtıcı ve saçma gelebilir ancak tamamının tarih kitaplarında yer alan bilgiler olduğunu da baştan söylemiş olayım.

Tarihin çok bilinmeyen gerçekleri arasında yer alan en şaşırtıcı uygulamalardan birisi şüphesi ‘diğer canlıların’ işledikleri suçlardan ötürü yargılanıp idam başta olmak üzere sürgün vb. cezalar almaları. Hayvanlar yerine diğer canlılar ifadesini kullanmamın sebebi yargılananlar arasında karada, denizde, havada ve hatta toprağın altında yaşayan çok sayıda canlı türü bulunması yatıyor. Her ne kadar en çok yargılanıp idam edilen canlıların başında domuz gelse de, at, köpek, inek, boğa, koyun, keçi, tavuk, ördek, eşek, köstebek ve fare gibi hayvanlar, çekirge, salyangoz, solucan, sinek, tırtıl, bit ve pire gibi böcekler ve hatta yılan balığı ve yunus gibi su altı canlıları bile yargılanıp idam edilenler arasında yer alıyor.

Başta Fransa ve İsviçre olmak üzere kıta Avrupa’sında yaygın olan bu uygulamalardan kitaplara giren ilk örnek 1266’da bir domuzun yargılanıp idamı ile sonuçlanıyor. İlginç olan şey ise bu canlıların o dönem koşullarında adil olduğu düşünülen bir sistemde yargılama sürecinden geçmeden cezalandırılmamasıydı. Çevresindeki insanlara, mahsule, topluma veya diğer canlılara zarar verdiği düşünülen veya iddia edilen hayvanlar özel bir mahkeme tarafından ciddi bir şekilde yargılanıyordu. Yargılama genellikle kiliselerde papazlar ya da laik mahkemeler tarafından yapılıyor, şahitler mutlaka dinleniyor, halktan toplanan vergilerle alanında uzmanlaşmış avukatlar tutularak suçlanan hayvanın savunmasının yapılması sağlanıyor ve hayvanın suçu sabit görülürse genellikle idam ile cezalandırılıyordu. İdam tıpkı o dönem insanlara da uygulanan asma, yakma ya da başını kesme gibi şekillerde gerçekleştirilirken bazen de toplumdan uzaklaştırmak için şehrin dışına sürgün ya da hapis gibi cezalar bile verilebiliyordu. İdam edilen bir domuzun önce yüzüne insan maskesi takılıp üzerine ceket giydirildikten sonra suçunun kendisine okunması ile infazın gerçekleştirildiğini yazıyor bir kaynakta.

Avukatlar genellikle savunmalarında bu canlılara tanrı tarafından bahşedilen yaratılış özellikleri sebebiyle kasıtlı suç işlemediklerini vurgulayıp affedilmeleri yönünde talepte bulunuyorlardı. Bunun sonucunda da, nadiren bile olsa suçsuz bulunan bazı hayvanlar idam cezasından muaf tutulabiliyordu. 1750 yılında tecavüze uğrayan bir eşeğin tecavüzcü ile birlikte idam için yargılandığı ilginç bir örnekte eşeğin geçmişteki masum davranışlarını göz önüne alıp bu eylemi kendi rızası ile gerçekleştirmediğine karar kılan hakim sadece tecavüzcünün idamına karar verirken bir başka ilginç vakada mahkeme tarafından kibar bir dille yazılı olarak yaşadıkları evleri terk etmelerine yönelik uyarılan farelerden bahsediliyor.

Tarihi kaynaklarda 200’ün üzerinde idam cezasına uğramış hayvan örneğine rastlamak mümkün. Hatta, yukarıda sayılanlar dışında ABD’de 1800’lerin sonlarında idam edilen hayvanlar arasında 100 tonluk özel bir darağacında asılan 5 ton ağırlığında Mary adlı bir fil de bulunuyor. Ancak benim asıl paylaşmak istediğim örnek ABD’de 1900’lerin başlarında elektrik verilerek acımasızca idam edilişi Edison’ın film şirketi tarafından belgesel olarak kayıt altına alınan Topsy adlı filin öyküsü. Yarınki köşemde bu ilginç öyküyü kısaca özetlemeye çalışacağım.

Sevgiyle Kalın!