Zaman zaman bu köşede taşımacılık alanındaki güncel gelişmelere değinerek bazı ilginç bilgileri paylaşmaya çalışıyorum. Bugün yine dikkate değer bazı projelere değinmekte fayda var. Bunlardan bir tanesi de ‘Airlander 10’ adlı dev zeplin projesi. ‘Uçan kalça’ olarak bilinen bu zeplinin arkadan görüntüsünün büyük bir kalçayı andırması yüzünden İngiltere’da insanlar zepline bu adı takmışlar. Bu noktada öncelikle zeplin konusunda bazı hatırlatıcı notlar paylaşmak istiyorum. Adını Kont Ferdinand von Zeppelin’den alan ve puroyu andıran Hidrojen kaplı büyük oval balonun altında yolcu taşıma kabininden oluşan bu hava aracı ilk kez 1852’de yolcu taşımaya başlamıştı. 1937 yılına kadar Atlas Okyanusu’nu aşarak 7000km yol kat eden zeplinler çok sayıda yolcuyu Avrupa ve Amerika kıtaları arasında taşımayı başarmıştı. 1936’da üretilip iki kıta arasında seferler yaparken 1937’de New Jersey üzerinde küçük bir kıvılcımla Hidrojen tankının alev alması sonucunda 36 saniye içinde havada kül olup 36 kişinin ölümüne sebep olan Hindenburg adlı zeplin havayolu taşımacılığında daha güvenli alternatifler olan uçaklara yönelmeye sebep olmuştu.

1950’lere kadar Hidrojen yerine Helyum kullanılan zeplinler üretilmeye devam etse de reklam amaçlı kullanımlar dışında zeplinleri gökyüzünde görmek mümkün olmadı. Hindenburg faciasından 70 yıl sonra 33 milyon Dolar harcayarak geliştirilen 92 metre uzunluğundaki ‘Airlander 10’ (ki bu uzunluk Airbus’ın çift katlı en büyük uçağı olan A380’den bile 19 metre daha fazla) ABD Savunma Bakanlığı tarafından devriye amacıyla geliştirilen bir proje olarak ortaya çıkmıştı. Bakanlıkta gerçekleştirilen bütçe kesintileri yüzünden proje rafa kaldırılınca İngiltere merkezli Hibrit Hava Araçları şirketinin projeyi devralıp kendi ülkelerine taşımasıyla proje nihayet gün yüzü gördü ve dev zeplin geçtiğimiz günlerde ilk kez seyahate çıktı. Gökyüzünde beş gün yere inmeden havada kalmayı başarabilen bu araç az sayıda insan taşıdığı için ticari amaçla kullanılması düşünülmüyor ancak yardım amaçlı taşımacılıkta kullanılabilecek.

Havacılık alanında tek gelişme bu değil elbet. Geçtiğimiz günlerde dünyanın ikinci büyük uçak üreticisi olan Airbus şirketi’nin açıkladığı uçan taksi projesine de mutlaka değinmemiz gerekiyor. Airbus şirketi 2017’den itibaren günümüzde sadece kara taşıtlarında rastladığımız ‘Paylaşım ekonomisi’nin bir aktörü olmaya kararlı. Önceki yazılarımda bahsettiğim drone (İHA) temelli uçan otomobil konseptinden yararlanarak yapay zeka ile çalışan uçan taksiler oluşturmak isteyen Airbus yolcu istasyonlarında bekleyen müşterilerini diğer müşterilerle birlikte aynı istikmete taşıyan sürücüsüz hava araçlarıyla çok ucuza hızlı ve güvenilir taşımacılık planları kuruyor. Anlaşıldığı üzere mikro düzeyde taşımacılığa adım atmayı planlayan şirketin önünde çok sayıda yasal ve teknik belirsizlik söz konusu olmakla birlikte faaliyete geçmek için 2017’yi hedefliyor olmaları pilot bir bölgede sessiz sedasız hazırlıkları sürdürüyor olabileceklerini gösteriyor.

Taksiciler tarafından yakın zamanda bu çılgın proje bir tehdit olarak görülmeyebilir ancak bu noktada taksiciler için halihazırda ciddi bir tehdit oluşturan Uber şirketi’nin Volvo ile birlikte geliştirmeye karar verdiği 300 milyon Dolar’lık önemli bir yatırımdan da söz etmekte fayda var. Aynı zamanda sürücüsüz kamyon vb. taşımacılık araçları üzerinde çalışan Otto’yu da 680 milyon Dolar’a almayı planladığı konuşulan Uber’i halen bilmeyenler için kısaca bilgi vereyim. Uber, taksiciler tarafından bir ‘korsan taksi’ uygulaması olarak kabul edilse de gerçekte cep telefonlarına yüklenen bir uygulama ile yasal olarak taşıma belgelerine sahip sürücülerin araçları ile tüm dünyadaki müşterilerine taşıma olanağı sunan bir şirket. Cep telefonunuza yüklediğiniz uygulamasından bulunduğunuz konuma en yakın yerdeki arzu ettiğiniz niteliklere sahip bir araç (lüks bir araç da olabilir, sıradan bir taksi de) ile ulaşım ihtiyacınızı karşılayan bir şirket olan Uber’in Volvo ile geliştireceği proje sayesinde sürücüsüz Volvo’lar Pittsburgh’da yaşayan müşterilerini kapılarından alıp istediği noktaya bırakacak. Başlangıç için sürücü koltuğunun yanında oturacak olan Uber mühendisleri yolculukta size eşlik ederek sıkıntı durumunda direksiyonu kontrol altına alarak gelişmeleri takip etmeyi planlıyor ve pilot proje süresince yolculardan ücret de alınmayacak!

Daha önce değindiğim gibi şehir içi toplu taşımada geliştirilen çözümlerden birisi de Çin’de altından normal araç trafiği devam ederken yolun üzerinden seyahat eden banliyö otobüsleri olmakla beraber sürücüsüz toplu taşım araçları konusunda son gelişme ise Finlandiya’da gerçekleşti. Geliştirildi geliştiriliyor derken Finlandiya nihayet 10 kişi kapasiteli sürücüsüz otobüsleri Helsinki sokaklarında test etmeye başladı. Şu anda hızı 10km/s olan bu otobüsler spor amaçlı tempo yürüyüşündeki bireylerden bile yavaş hareket ettiği için daha çok çevreyi izleyerek seyahat etmek isteyen turistlerin tercih edeceği düşünülüyor.

Görüldüğü üzere tüm dünyada sürücüsüz, elektrik enerjisiyle çalışan daha çevreci ve sürdürülebilir taşıma alternatifleri üzerinde çalışmalar hızla uygulamaya geçirilmeye başlarken bizim halen Tübitak tarafından üniversite öğrencilerine yönelik düzenlenen güneş enerjili otomobil yarışlarından öteye gidemememiz oldukça üzücü.

Sevgiyle Kalın!