Geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan haberlerinden birisi Donald Trup’ın ABD’ye başkan seçilmesiydi. Kamuoyu yoklamalarında yer alan beklentilerin aksine Hillary Clinton’ın seçilememesinden dolayı yaşanan şokun ardından tüm dünyada Trump’ın başta medya olmak üzere kendisine cephe alan pek çok kişi ve kuruluşa rağmen başarısının sebepleri ciddi bir şekilde tartışılmaya başlandı.
Oy verenlerin demografik özellikleri üzerine odaklanan tartışmaları bir kenara bırakırsak dikkate değer en önemli tartışma, seçimlerde başta Facebook olmak üzere sosyal medyada yer alan sahte haberlerin seçmenler üzerinde büyük etkisi olduğu yönündeydi. Sahte haberlerin Facebook üzerinde paylaşılmasına izin vererek Trump’a gizli destek sağladığı düşünülerek tepkileri üzerine toplayan Mark Zuckerberg, seçimin hemen ardından bir basın toplantısı düzenleyerek bu düşüncenin saçma olduğunu ve sosyal ağlarda yer alan sahte haberlerin seçimleri etkileyecek düzeyde etkili olamayacağını savundu. Geçtiğimiz haftalarda gerek kullanıcı sayısı gerekse reklam gelirlerindeki artışla gündeme gelen Facebook’un reklam verenlere kullanıcıların etnik kökenine ilişkin veriler sunması sebebiyle ırkçılıkla suçlanmaya başladığı bir dönemde seçim krizi ile karşı karşıya kalması Zuckerberg açısından gerçekten önemli bir sıkıntının işareti olarak düşünülüyor.
Bu noktada küçük bir parantez açıp Facebook ve altyapısında yer alan şirketlerde yer alan reklam ağını daha önce defalarca eleştirdiğimi hatırlatmak istiyorum. Siteye kullanıcı olarak kaydolmak, siteye yanıltıcı veya kişileri dolandırma amaçlı bir reklam vermekten çok daha zor. Kullanıcıların paylaşımları daha sıkı bir şekilde denetime takılabilirken, sitede yer alan çok sayıda yanıltıcı ve sahte reklam şikayet olmadığı sürece rahatlıkla yayınlanmaya devam edebiliyor. Bunun sonucunda da güvenilir işletmelerin adını kullanarak bile Facebook üzerinden kırsalda yaşayan düşük eğitim düzeyine sahip demografik gruplara yönelik sahte reklamlar sunularak onları aldatabilmek mümkün.
Seçim döneminde ABD’de de yaşanan durumun da Facebook’un yukarıda özetlediğim hatalı politikaları sebebiyle yaşandığı anlaşılıyor. Sitede haber kaynağı olarak yer alan paylaşımlar arasında çok sayıda sahte haber sitesi tarafından sunulan asparagas haberler söz konusu. Ülkenin önde gelen medya kuruluşlarının adlarına benzer isimler kullanarak sosyal ağlarda paylaştıkları sahte haberler ile kullanıcıları yanıltan ve bu haberlerin kullanıcılar arasında yayılmasını sağlayan sahte haber siteleri, aylık olarak önemli miktarda reklam geliri elde edebiliyor. Ayrıca kendilerine servis etmeleri için verilen sahte haberlerden de para kazanan bu sitelerde yer alan haberlerin gerçek olup olmadığını araştırmayan çok sayıda ortalama düzeyde kullanıcı haberleri gerçek olarak kabul edip çevresindeki insanlarla paylaşmaktan çekinmiyor.
Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan bir araştırmaya göre ABD’li yetişkinlerin %62’si haberleri sadece sosyal ağlarda takip ettiğini açıkça söylüyor. Çok kişi tarafından okunan ve paylaşılan bu sahte haberlerin Clinton’ı karalayan ve ciddi iftiralarla dolu içeriklere sahip olduğunu görüyoruz. Bir an için ABD’yi bir kenara bırakıp ülkemize göz atarsak, yıllardır sahte içerikli ve kişileri provoke edici paylaşımların sosyal ağlarda doğruluğu araştırılmadan kullanıcılar tarafından inanılıp paylaşıldığını görebiliriz. Geçmişe gitmeye gerek yok, geçtiğimiz hafta gözlenen ‘süper ay’ ile ilgili sosyal ağ paylaşımlarında bile kullanıcıların önemli bir kısmı kendilerine gelen sahte NASA ve BBC haberlerine kolaylıkla inanmıştı.
Reklam geliri elde etmek için kurulan çok sayıda sahte haber sitesinin varlığını kabul eden Zuckerberg, bu haberlerin Facebook kullanıcılarını yönlendiremeyeceğini ifade etse de baskılara dayanamayarak sahte haberlere karşı savaş açtığını duyurdu ve artık bu haberlerin site içinde yer almayacağını, ilgili sitelerden reklam almayı da durduracaklarını açıkladı. Benzer açıklamalar yapan Google ise sahte haber sitelerinin reklam ortaklığından çıkarılacağını ifade ederek ilk adımı atmış oldu. Sonraki adımlarda bu sitelerin arama sonuçlarından da çıkarılması bekleniyor.
Ülkemizde ise sahte haber siteleri bir yana, özellikle belli başlı provokatörler sosyal ağları yönlendirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda da ifade etmeye çalıştığım gibi kısmi ya da toptan erişimi engellemelerle geçici çözümlere odaklanan yetkililer keşke siber dünyada neler olup bittiğini takip ederek daha global çözümler için çabalayabilseler…
Sevgiyle Kalın!